|
|
|
|
|
 |
|
 |
Faiz dışı fazla neden indi?
Dün bu sütunda, gelişen ülkelerde gıda fiyat artışlarının, neden gelişmiş ülke fiyat artışlarından yüksek olduğunu tartıştık. Sonra, “Türkiye dahil, gelişen ülkelerdeki politika belirleyicileri gıda sektöründen başlayan fiyat artışı ve enflasyonist baskıya nasıl reaksiyon göstermeliler?” sorusunu sorduk!
Verdiğimiz cevap açıktı.
Her ne kadar Merkez Bankası enflasyonun az bir kısmını kontrol edebilse de, enflasyondaki hızlı artışa reaksiyon göstermek gerekli. Yani para politikasında ücret-fiyat artışı sarmalının etkisini frenlemek için özellikle dalgalı kur uygulayan ülkelerde para politikasının sıkılaştırılması gerekli. Ancak vatandaşa da enflasyonu artıran etkilerin büyük çapta geçici olduğu anlatılmalı ve kesinlikle fiyat kontrolu gibi tarihsel hatalara gidilmemeli. Tabii eğer gıda enflasyonu uzunca süre devam edecekse, en çok etkilenen en fakir gruplara sosyal yardım ile yaklaşmak da gerekir. Bizde kamuoyunda ve piyasada, para politikasında nominal faiz artışı ise zaten bekleniyor. Çünkü enflasyon zıplayınca ve beklentiler kötüleşince beklenen reel faiz düşmüştü.
Bugün ise maliye politikamızda nerede durulduğu ve neler yapılması gerektiğini gündeme getireceğiz.
Hükümet geçen hafta “Orta Vadeli Mali Çerçeve” adı ile maliye politikası açıklaması yaptı. Medya ve kamuoyu burada 2008 yılı için faiz dışı fazla hedefinin yüzde 4.2 değerinden yüzde 3.5 düzeyine revize edilmesini maliye politikasının gevşetildiği şeklinde yorumladı.
İlginç olan aynı medya ve kamuoyunun faiz dışı fazla hedefinin yüzde 6.5 olduğu dönemde faiz dışı fazla hedefinin yüksekliğinin “Türk milletine işkence yapmak için IMF tarafından icat edilmiş bir işkence aracı olduğu” kanısında idi. Halbuki faiz dışı fazla yüksek olan borç yükünün kaldırılabilmesi, borç oranının ve ülkenin faiz yükünün düşürülmesi için gerekli olan tamamen bir teknik özellikti.
Daha önce yüksek faiz dışı fazlaya karşı çıkanların şimdi faiz dışı fazla azalmasına karşı çıkması komik bir olay! Herhalde imar konuları ve rafineri ihaleleri ile ilgili olmalıdır diye düşünüyorum.
Halbuki mantık sahibi kimselerin büyüme, enflasyon gibi makro hedefler belirlenmeden ve verilmeden, mali hedefler verilmesini sorgulaması gerekli ama az sayıda kişi bu yönde adım attı.
Peki hükümet neden faiz dışı fazlayı düşürüp bize artık bütçe açığına bakın diyor?
Çünkü Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Şimşek tarafından üzerinde durulduğu gibi 2003-2006 döneminde yıllık bazda GSYİH oranı olarak yüzde 5.1 olarak gerçekleşen faiz dışı fazla politikası, kamu net borç stoğunu GSYİH oranı olarak 2001 yılındaki yüzde 66.4 düzeyinden, 2007 yılında yüzde 30 düzeyinin altına indirmiştir. Böylece üye ülke borç oranını yüzde 60 ile sınırlayan Mastricht kriterlerine uyulmuştur. Diğer yandan kamu açıklarının yüzde 3 oranının altına inmesi ile ikinci bir Mastricht kriteri de tutturulmuştur. Bu süreçte büyüme ise son altı yılda ortalama yüzde 6.8 civarında olmuştur.
Ancak bugünlerde uluslararası ve ulusal, siyasi ve ekonomik etkenler, enflasyonu yukarı ve büyümeyi de aşağıya çekince ve belirsizlik de artınca, borç ödemede sürdürülebilirlik önem kaybetmiş ve makro politikada değişiklik gündeme gelmiştir. Ancak politika değişikliğinin açıklanabilmesi için önümüzdeki enflasyon ve büyüme sayılarını tahmin etmek de zorlaşmıştır. Bu nedenle hükümetin biraz daha fazla zaman ve veriye ihtiyacı olduğunu ve bu nedenle makro öngörülerini henüz açıklamak istemediğini düşünüyoruz. Ama enflasyonun yükseleceğini ve büyümenin de azalacağını da açık seçik söylediler.
|
|
 |
|
 |
|
|
|
|
|
|
|
|