|
|
|
|
|
 |
|
 |
Dünyada figüransak, kredi kartına müdahale edin!
Ülkemizde tuhaf tartışmalar yaşanıyor. Bu tartışmaların başında da kredi kartı faizi ve ilan edilen enflasyon sayılarına güvensizlik yer almakta. İlginçtir ki bu konuları popülizmin birinci silahı yapan kişi de Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün adlı zat! Aslında oda başkanlarının meslek kolu temsilcisi olması ve siyaset dışında kalması yakışır da, Sinan Bey son seçimlerde açıkça sergilediği gibi siyasete balıklama girmeye çalışan, ama başarılı olamayan, ama hiçbir temeli olmayan popülist söylemleri ile de toplumun kafasını karıştıran bir kişi.
Ancak kredi kartı konusu vatandaşın pek anlayamadığı şeyler. Bu konudaki medya tartışmaları da tamamen sığ. Tabii ki bankacılar kredi kartı faizini savunacaklar. Taksitle satış artıran perakendeciler de onlara katılacak. Ama bu söylemler kişisel çıkardan öteye gitmiyor. Halbuki konu çok daha geniş ve önemli bir konu!
Nedir esas konu? Türkiye şu anda dünyada figüran konumunda! Her ne kadar Osmanlı’nın torunuyuz diye şişinmekte isek de, Osmanlı 200 yıllık sürede sanayi devrimini ıskaladı ve bu nedenle de yenildi. Bunu bir kere kabul edelim. Yerine kurulan Cumhuriyet ise son elli yılda çok kötü yönetildi. 1976-1978 arasında Ecevit, Demirel ve Erbakan, Avrupa’ya kurucu üye olmayı da ellerinin tersi ile ittiler, ülkeyi içine kapattılar ve biz çağdaşlık trenini bir kere daha kaçırdık.
Şimdi bugün Türkiye’nin önündeki alternatif ya dünyada sıradan, figüran bir ülke olmaktır. Ya da içinde ve üstünde bulunduğu coğrafyanın nimetlerinden faydalanarak dünyada sözü geçen bir ülke olmaktır.
Dünyada sözü geçen ülkelerin vatandaşları ise aciz ve gariban olmazlar. Hesap bilmeyen, sorumluluk almayan kimseler olamazlar.
Bugün toplum olarak karar vermek zorundayız. Türk vatandaşları çoklukla bir ahmaklar ordusu mudur, yoksa bilinçli insanlar mıdır? Eğer ahmaklar ordusu isek, yani kredi kartının cezai faiz kavramını anlayamayacak bir toplumsak, o zaman dünyada figüran olmayı peşinen kabullenmemiz gerekir, uçmayı bırakalım!
Yok eğer ahmaklar ordusu değilsek ve bilinçli insanlarsak, o zaman kredi kartı sözleşmesi gibi mukavele hakkı veya tapu gibi mülkiyet hakkı ve bunları koruyan hukuk sistemine angaje olup, kredi kartı cezai faizini anlayıp, Sinan Aygün tatavasını reddetmemiz gerek.
Kredi kartı kredi değildir. Adı yanlış aslında. Kredi kartı bir ödeme aracıdır. Ödemenin bedelini kısa bir süre sonra ödemeniz gerekir. Kredi kartını kredi olarak kullanmamanız için kredi kartının bakiyesini derhal ödemeniz için faizi cezai faiz olarak yüksek tutulur. Yüksek tutulur ki ödeyesiniz! Bizim vatandaşların ve yöneticilerimizin anlamadığı budur.
Tekrar edelim. Kapitalist sistem iki temel üzerinde durur. Birincisi, mukavele yapma serbestisidir. İkincisi de mülkiyet hakkıdır. Bunların ikisi de aslında hukuk kavramıdır. Ama gecekondu cenneti ülkemizde mülkiyet hakkının anlamı nasıl yoksa, popülist ülkelerde de kredi kartı sözleşmesinin anlamı yoktur. Halbuki hukuk sistemi mukavelelere saygılı olmak zorundadır. Kredi kartı sözleşmesi de bir mukaveledir. Üstünde geri ödeme tamamlanmadığı takdirde, bakiye üzerinden dev ve acıtıcı bir faiz alınacağı mukavelede yazılıdır. Ama biz gülerek mukaveleye imza atarsak ve sonra da cin cin sırıtarak ödemeyi yapmazsak ve sonra da faizin yüksekliğinden şikayete başlarsak dünyada figüranlıktan öteye gidemeyiz!
Konu banka kârları veya perakendede durgunluk değildir. Popülizm hiç değildir. Konu bunların çok üstünde temel bir ilke sorunudur! Konu hukuka saygınlık konusudur. Konu vatandaşın ahmak olduğunu kabullenmeme konusudur!
|
|
 |
|
 |
|
|
|
|
|
|
|
|